14 Haziran 2011 Salı

Bu işler böyle olmaz, der.
O sırada şarkı bilmem kaçıncı kez başa sarar. Bir tek sözcük dahi duymak istemem.
Bu işler için öncelikle tesadüf lazım, der. Bu işler için plan gerekmez, der.
Kendini zorlayarak ağlarsan tatmin olmazsın. Bu işler için yeterince bıkkın olmaz lazım, der.
Yüzüme bakar. Anlatmaktan sıkılmıştır.
Bu işler için arkanda üzülecek insan olmaması lazım, der.
Sürekli kilo veren babamı düşünürüm. Evden çıkmak istemeyen annemi düşünürüm. Saçlarını kestirdiği için ağlayan kız kardeşimi düşünürüm.
Kafanı geçireceğin vitrini önceden seçmemelisin, der. Bu işler öyle olmaz.
Aniden delirmelisin, der. Gözünü bir şey görmemeli.
Bu işler tırnağını kollarına geçirmekle olmaz, der.
Şu an kafasını bir kapı aralığına sıkıştırıp saatlerce ezebilirim. Saatlerce. Bayıltana dek.
İnsanın kendi kafasını bir kapı aralığına sıkıştırması ne kadar olası bir durumdur? Siktir.
Merdivenlerden iniyorum. Metro gelmiş. Adımlarımı hızlandırıyorum. Metroya biniyorum. İçerisi kalabalık. İş çıkışına denk gelmekten hoşlanmıyorum çünkü çalışmakta olan klima bile etkisiz kalıyor.
Leş gibi sıcak olmasından nefret ediyorum. İnsanların beden kokularının burnumun yakınlarından dahi geçmesinden nefret ediyorum.
Bir durak sonra üç tane yaşlı insan biniyor metroya. Biri kadın diğer ikisi erkek. Birbirlerine yardım ederek ilerliyorlar. Metro hareket edene kadar anca oturuyorlar. Dedem geliyor aklıma. Gözlerim istemsiz doluyor.
Dedem beni parka götürürdü. Şimdi parklar çok sıcak.
Kafamı çeviriyorum. Önümde duran adamın arkasında bir bebek arabası var. İçindeki bebeğin ayaklarını görebiliyorum sadece. Küçük ve pürüzsüzler. Tam bir bebek ayağı gibi. Ne fazla ne eksik.
Yaşlı ayağı da bebek ayağı da zor yürüyor. Dengeleri hep bozuk.
Anne bebeğin elini tutar. Bebek büyür. Bebek aşık olur. Bebek eş olur. Bebek anne olur. Bebek annesinin elini tutar. Anne ölür. Bebek portakal soyar. Bebek işe gider. Bebek bulaşık makinasını boşaltır. Bebek torun sahibi olur. Bebek ölür.
Bebek ve ölüm kelimelerinin zıtlığı, bir düğün konvoyu , dizilerin son sahneleri, kızartılan patates, saç dipleri, üniversiteye giden her kişinin beraber eve çıkmak isteyeceği kız.
Hayatın belirli noktaları. Bir erken seçilim;
Kesinlikle doğal değil onu biliyoruz.
Hayallerin falan yok mu senin ne bu yorgunluk, der.
Hayallerim var da sen ne kadarını gerçekleştirdin.
Bir bölümünü, der.
Film koleksiyonunu mu tamamladın.
Kapı çalar.
Babam ve bıyıkları gelmiştir. Babam ve kaybettiği kiloları.
Küllüklerden taşan izmaritlerimiz var bizim. Biraz da keyfimiz. Kesilen elektriği saymıyorum.
Boğaz ağrısı ya da aklıma ilk gelen şey.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder